11 Mart 2015 Çarşamba

ALLAH’I KORUMAK

     
  İnsana verilen en büyük paye Allah’ı koruma görevidir. İnsanın kendini koruma acizliğinde iken ona Allah’ı koruma görevinin verilmesinin temelinde yatan şey, Allah’ın haklarını, sınırlarını, emirlerini, yasaklarını, helallerini ve haramlarını korumaktır. Bunun da karşılığı dünyada huzur ve mutluluk, ahirette ise özel insanlar için hazırlandığı buyurulan cennettir.
     İnsanın koruması gereken şeyler Kur’an ve hadiste belirtilmiştir.
     Birinci korunması gereken şey namazdır. O namazı koruyanların mükâfatını Kur’an dünyada felaha eriş, ahirette ise cennet olarak müjdeliyor. Namaz Allah’ın huzuruna kabul, müminin dünya sefaletinden kurtulup Mevla’ya yükselmesidir.
     İkinci korunması gereken şey yeminlerdir. Uygun olmasa bile hayatın her aşamasında sıkça kullanılan şeydir yemin. Alelade şeyler için, ulu orta söylenmektedir. Çok yemin eden çok yalan konuşur. Allah çok yemin edene buğz eder. Gereksiz yere yeminden sakınmak gerekir. Hele hele yalan yere yemin etmek ki onları Peygamber Efendimiz putperestlerle bir tutmaktadır.
     Üçüncü korunması gereken şey uzuvlardır. Bunlardan en önemlisi de kalptir. Allah içimizden geçenleri bilir. Onlar da kalplerde başlar. Sadece inançlarımız değil, birbirimiz hakkındaki düşüncelerimiz de bu kabildendir. Allah çok merhametlidir. Her türlü hatalarımızı kuvvetle ihtimaldir ki affedebilir ancak kul ile olan ilişkilerimizden doğan haklarımızı affetmez. Müminlerin Allah’a olan kusurlarından önce kullar arasındaki kusurlarını önemsemeli. Göz, kulak, kalp; hepsi mahşerde hesap vereceklerinden dolayı dünyada yasak olan işlerden korunmalıdırlar. İnsanların namuslarını da koruması gerekir. Onları koruyan erkek ve kadınlara Allah büyük bir mükâfat ve mağfiret hazırlamıştır. İki çenesi arasındaki ile iki bacağı arasındakini koruyanlara Hz. Peygamberimiz cenneti garanti ediyor. Resulü Ekrem efendimiz; insanların cehenneme sürüklenmeleri dilleri yüzündendir buyuruyor. Kafayı ve mideyi de korumak gerekir. Yediklerimizi, içtiklerimizi helallerden seçmeli ve düşüncelerimizi de kötülüklerden korumalıyız.
     Allah’ı korumak, Allah tarafından korunmak demektir. İslam’da kural: Ceza, amel cinsinden olur. Onun için sen Allah’ı korursan O’da seni korur. Ahde vefa gösterene Allah’ta vefa gösterir. Allah’ı zikredeni O’da zikreder. Siz Allah’a yardım ederseniz, Allah’ta size yardım eder. Yani Allah’ı korumak kendini korumaktır. Allah’ın korumamıza ihtiyacı yok ama bizim onun korumasına ihtiyacımız vardır. Bu koruma dünyevi menfaatlerini, bedenini, çocuğunu, aile halkını ve malını korumasıyla olur. Allah korumak istediklerine koruyucu melekler tayin eder ve o melekler her daim insanların önünde ve arkasında olurlar. Bu koruma da Allah’ın emriyle olur. Allah kişi ile kalbi arasına girer ve gayri meşru işleri yapmasına engel olur. Hz. Yusuf’a musallat olan Züleyha’nın şerrinden korunmasının temelindeki şey Hz. Yusuf’un ihlaslı kul olmasıdır. Allah’a sadık olduğundan Allah’ta onun haram işlemesine engel olmuştur.
     Allah’ın hukukunu korumamızın bir faydası da O’nu hep yanımızda bulmamızdır. Çünkü O insanlara şah damarından daha yakındır. Bu her ne kadar insanın her yaptığında haberdar olması ise de, bu insanı her sıkıntılı anında Allah’ın koruması anlamına da gelmektedir. Allah kendi hukukunu koruyanları asla yalnız bırakmaz.
     Firavun ’un ordusunun arkalarından geldiğini gördüklerinde korkanlara Hz. Musa’nın “Rabbim benimle beraberdir, bana mutlaka bir çıkış yolu gösterecektir.” dediğinde güvendiği, Hicret esnasında mağaraya sığındıklarında endişelenen Hz. Ebu Bekir’e “Üzülme, Allah bizimle beraberdir.” diyen Hz. Muhammed’in inandığı, balığın karnından Hz. Yunus’un kurtuluşuna sebep olduğu şey Allah’ın koruması idi.
     Allah kulunu sever ve korursa onun işiten kulağı, gören gözü, tutan eli, yürüyen ayağı olur. Tüm harekât ve sekenatını kontrol eder. Ne yapacağına karar veren Allah olur. İbadetleriyle Allah’a yaklaşanlar Allah’ın koruması altında olur. Bu koruma hayatın her anında, ölüm anında ve ahirette devam eder. Melekler son nefesinde inananları, Allah’ı koruyanları üzülmeyin diye teskin ederler.
     Peygamber Efendimiz şöyle buyurmaktadır: "Allah'ı ko­ru ki, Allah da seni korusun. Allah'ı ko­ru ki O'nu önünde bulasın. Rahat zamanında (Allah'ın hükümlerini yerine getirmek suretiyle) Allah'a karşı iyi ol ki, sıkıntılı zamanlarında da Allah sa­na iyilik yapsın. Şunu bil ki, sana isabet etmeyen bir şey, hiçbir şekilde sana isabet edecek değildi ve sana isabet eden bir şeyin hiçbir şekilde sana isabet etmemesi söz konusu olamaz ve yine şunu bil ki, muhakkak (Allah'ın) yar­dım ve zafer sabır ile birliktedir ve muhakkak kurtuluş, keder ve sıkıntı ile beraberdir ve şüphesiz zorlukla birlikte bir kolaylık vardır.”
     Güvendiği Allah olan ve O’nun koruması altında olan kişiye iki cihanda ne olabilir ki?
     Allah’ı unutanların sonu ise ebedi felakettir.

                                    Kamil Çakır



Bu yazı daha önce 1 kez okundu.