2 Mayıs 2015 Cumartesi

GÖZYAŞI

     
Gözyaşı; fiziki olarak nemidir gözün. Kuruluğun göze verdiği hasarı engeller, göz yüzeyini pürüzsüz bir hale getirir, oksijeniyle gözü besler, bakteri ve iltihaplardan gözü korur., bütün vücutta fiziki değişiklik yaratır, tüm vücudu alarma geçirir. Gözyaşı akarken kaslar gerilir, sesler değişir, hıçkırıklara sebep olur, nefes alışverişlerini bozar, solunum ve gövde kaslarındaki değişimlere sebep olur. Farklı olsa da göz renkleri, farklı olsa da bakışlar ve duygular, gözyaşlarının rengi aynıdır. Farklı gözlerin aynı suyu ama ayrı manaları vardır.

24 Nisan 2015 Cuma

YA HAYIR SÖYLE YA SUS

   
İnsanı cennete sokacak ve cehennemden uzaklaştıracak şeyler Allah’a ibadet etmek, O’na hiçbir şeyi ortak koşmamak, namaz kılmak, zekât vermek, ramazan orucunu tutmak ve  Kâbe’yi haccetmektir.
     İnsanı hayra götürecek ibadetlerden oruç; kalkandır. Cehenneme karşı koruyucudur ve günah işlemeye mani olucudur. Diğer bir ibadet sadakadır; su ateşi söndürdüğü gibi, sadaka da hataları söndürür. Bir diğeri ise gece namazıdır; gece karanlığında namaz kılmak da, sâlihlerin şiârıdır. Bütün bunlarda işin başı İslâm’dır. İslâm’dan gaye de kelime-i tevhîddir.

15 Nisan 2015 Çarşamba

BİRLİKTE YAŞAMAK

Yaşanabilir en güzel örnektir, büyük bir ahlak üzere yaratılan Resûlullah.
İnsanı insan yapan erdemlerin ve değerlerin odaklandığı yüce bir şahsiyettir O.
Kâmil insan modeli onun hayatında tecessüm etmiştir. Yüce yaradan O’nu bize örnek olarak takdim etmiştir. Bunun anlamı; ahlakını, öğretilerini hayatımıza uygulamak ve O’nu davranışlarımızın rehberi yapmaktır.

10 Nisan 2015 Cuma

YAPTIKLARIN İNANCINI GÖSTERİR.

     
 İnsanın yaptıkları karakterinin tezahürüdür. Bir insanın kişiliğini analiz ederken onun yaptıklarından yola çıkar, sonuca öyle gidersiniz.
     Hz. Peygamber, bir müminde olması gerekenle olmaması gereken ikişer özellik saymaktadır. Bunlar müminin kişilik yapısını gösteren bariz özellikler olarak düşünülmelidir.

6 Nisan 2015 Pazartesi

İnsanlığın Katilleri

Kabil’in Habil’i öldürmesiyle başladı cinayet yeryüzünde. Habil’in kanı düşünce toprağa, yeryüzüne yerleşti ve toprak yaşadıkça devam etti cinayet. Kâbil, insanlık tarihinin ilk zalimi, ilk diktatörü ve ilk sömürücüsü oldu. Habil’ler hep savundu hakkı Kabil’ler karşısında. Âlemlerin Rabbi olan Allah’tan korktu iyiler ve öldürmek için uzatmadı ellerini kötülere. Yüce Yaradan’a havale ettiler kötüleri iyiler.

29 Mart 2015 Pazar

MÜ’MİN EMİN OLANDIR



     Hz. Muhammed (s.a.v.) çeşitli vesilelerle insanlar arası sosyal münasebetlerin tanzimi, beşeri ilişkileri güzelleştirmeyi, feragat ve fedakarlığı, sevgi ve dayanışmayı, karşılıklı güven ve itimadı mecazi anlamda da olsa iman konusu saymakta, kamil imanın tezahürü olarak görmektedir. Bunu mü’min olmanın vasfı saymaktadır. Müslümanı elinden ve dilinden Müslümanların emin olduğu, selamette olduğu, kişi olarak tarif etmektedir. Bu eminlik sadece can için değil aynı zamanda malları içinde zikretmektedir. Hz. Muhammed (s.a.v.) hayatında insani özellikleri iyileştirmek için çalışmıştır. Yoldaki bir taşı kendisinden sonra gelenleri incitir diye kaldırmayı imani özelliklerden sayar.

20 Mart 2015 Cuma

BİR GÜN HERKES YAŞLANACAKTIR.

Büyük işler kuvvet ve vücut çevikliği ile değil, olgun fikir ve hâkimiyetle görülür. Yüzü ışığa ve gerçeğe yönelmiş olan insan her zaman gençtir ve genç kalır. Gençler ümitleriyle, yaşlılar hayal ve hatıralarıyla yaşarlar. İnsanın yaşı, ruhunun gençliğine yahut ihtiyarlığına bağlıdır. Yaşlılık, renkli rüyaların yerini pişmanlıklar doldurduğu zaman başlar.

11 Mart 2015 Çarşamba

ALLAH’I KORUMAK

     
  İnsana verilen en büyük paye Allah’ı koruma görevidir. İnsanın kendini koruma acizliğinde iken ona Allah’ı koruma görevinin verilmesinin temelinde yatan şey, Allah’ın haklarını, sınırlarını, emirlerini, yasaklarını, helallerini ve haramlarını korumaktır. Bunun da karşılığı dünyada huzur ve mutluluk, ahirette ise özel insanlar için hazırlandığı buyurulan cennettir.

7 Mart 2015 Cumartesi

Mavi Denizin Gözyaşları

   
Adriyatik denizinin kenarında, doğu ile batının birleştiği bir noktadır Karadağ. Yerleşim açısından elverişli bir yapıya sahip olmayan kayalıklardan oluşur. Sahildeki tarihi dokusu, fiyortları, doğası korunmuş kentleri, bakir dağları, ormanları cazibe merkezidir. Antik Akdeniz medeniyetinden kolonicilerin ve tüccarların sahilinde yerleştiği bir kent. Fatih Sultan Mehmet ile başlayan Osmanlı hâkimiyeti, her ne kadar Balkan savaşları ile son bulmuş ise de, o sevgi medeniyetinin izleri mavi denizin haşin dalgalarının süpürdüğü sahilleri hala süslemektedir. Atalarımızın İslam anlayışı ile idare ettiği toplumların torunları, o medeniyetin idaresi ve idarecilerini sevgi ile, hasret ile anmakta ve biz torunlarını gözyaşı ile karşılamaktadır.

16 Şubat 2015 Pazartesi

ÜMMET ANLAYIŞI - Kamil ÇAKIR

“Siz; insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten alıkorsunuz. Ve Allah'a inanırsınız..” (Âli İmrân-110) ilahi emri kimliklerimizde önceleyeceğimiz unsuru ortaya koymaktadır. İnsanı muhatap alan İslam’ın temel dünya görüşü inanç üzerine kurulmuştur. Bu anlayış etrafında ki insanlar da ümmeti oluşturur. Onun için bir Müslüman’ın ümmet anlayışı üzerine yapması gereken şeyler vardır.  

5 Şubat 2015 Perşembe

ÖZÜNÜ KORUYAN KENT “SAFRANBOLU”

     Zamanın durduğuna şahit olmak mı istiyorsun? Safranbolu’ya gelmelisin. Adını, bölgede yetişen ve nadir bir bitki olan safrandan alan bu kent 5000 yıllık tarihi ile zamanı sinesinde durduran bir kimliğe sahiptir.

26 Ocak 2015 Pazartesi

BABA YARISI-Kamil Çakır

   
Köyde, biri tüm kardeşlerimizin doğmuş olduğu dede yadigârı ahşap, diğeri yapımını hayal meyal hatırladığım ve çocukluğumuzun büyük bir zamanının geçmiş olduğu, baba yadigârı, betonarme olan, iki evimiz var. Yazın yukarıdaki ahşap evde kalır, havalar soğuyunca ise aşağıdaki betonarme eve göç eder ve kışı geçirirdik.

14 Ocak 2015 Çarşamba

BİZ NERDE YANLIŞ YAPTIK?

İnsan; hem maddi ve hem de manevi yönü olan bir varlıktır. Yer, içer, konuşur, düşünür, sevinir, hüzünlenir, duygulanır. Bedenen ihtiyaçları olduğu gibi, ruhen de ihtiyaçları vardır. Ayakta durabilmesi için nasıl ki yiyerek ve içerek beslenmesi gerekirse, manen de kendini doyurması gerekir. Yoksa o boşluğu başka şeylerle doldurmaya başlar insan.  Bu iki yönünden biri eksik kaldığında diğer yönü de etkilenir.