Bir
kar tanesinde yüce sanatkârın harikalarını görürüz. Tek bir tanesini bile
milyonlarca mimarın bir araya gelip çizemeyeceği bu harika eserler gökyüzü
çiçekleri gibi süslerler dünya semasını. Nazlı bir gelin edasıyla, her saniye
farklı şekillerde, eşit ağırlıklarda inerler yeryüzüne ve beyaz bir çarşaf gibi
örterler tabiatın bağrını. Birliği haykıran elçiler gibi, müjdeler dolu
mektuplar getirirler Yaradan’dan. Öteler âleminden gelen ve yanağımıza dokunan
öpücükler gibidirler. Siyahı bilmeyen, renkleri olmayan kelebeklerdir onlar. Fani
hayatlar için baki kavgalar yapan insanlara birlikte, birbirine zarar vermeden
yol alınabileceğini haykırırlar. Aynı yolun yolcusu ve aynı hedefin yarışçıları
gibi yere iner, birikir ve yenibaharları beslerler. Dünyevi yolları tıkarlar
ama tıkanmış olan hak yolunu açarlar. Sadece toprağı örtmez lapa lapa yağan kar
taneleri. Şehrin keşmekeşliğini, insanların umursamazlığını, kirlenen hayatları,
tabiatın değişimini de gizlerler sihirli kollarıyla. Haşmetli dağlara
hayranlığımız karlar ile birlikte daha da artar. Zamanın değerini onların
gelişiyle kısalan günlerle daha da iyi anlarız. Beslerler yeryüzü ve yeraltı
kaynaklarını sularıyla. Donmaktan kurtarırlar bitkileri sihirli kanatlarıyla.
Baharın çiçeklerini ve bereketini taşırlar sinelerinde.
Özlemle bekleriz kar yağmasını. Nedendir
bilinmez ama sabırsızlanırız kış ayları yaklaştıkça o mucizevi taneleri görmek
için. Beraberinde soğuk getirse de ısıtırlar kalbimizi bir yandan. Beyaz düşler
gibi düşerler gecelerimize. Heyecanla bekleriz sabahları. Bahçelerimizde ve
dallarda onu görebilmek umuduyla aralarız perdeleri. Sıcak odalarda oturup,
buğulanmış camlardan o kelebeklerin raksını seyrederken, şiirler yazarız,
şarkılar söyleriz umutla yeni sevdalara. Örtülür beyaz bir örtü ile eski
aşklar, kirlenmiş ilişkiler, ebediyen unutulurcasına. Eğlence olurken
bazılarına, bazılarına da çile olur gelişleri. Üşütür ve korkutur varlıkları
ürperen yürekleri.
Bahçelerde oynayan çocukları görürsünüz
kristal oyuncaklarla, kırmadan, kırılmadan ama iz bırakırcasına hatıralarda.
Çocuk olmayı istersiniz ama hep çocuk kalabilmeyi. O beyaz kelebekler üzerine
yatıp onlarla birlikte kelebek olmayı isteriz. Yükselmeyi isteriz gökyüzüne ve
kurtulmak isteriz tüm dertlerimizden. Komiklikler yaparız kar taneleri ile. Kartopu
yapar atarız sevgilere ve sevgililere. Bazen de haince planlarımıza alet ederiz
o kristal kelebekleri. İçine taş koyar atarız intikamlara. Vicdanımız olur
onlar ve vücuda gelir ellerimizde. Kardan adam yaparız adam zannettiklerimize
inat. Her şeyin güzelini ararız onlarda. Eskiyen kimliklerimizi yaşatırcasına,
eski elbiselerimizi giydiririz kardan adamlara. Ayağının altında kaygan zemine
dönüşür üstündeki mucizeden habersiz gezenlere. Aklını başına devşirircesine
yere düşürür nadan olanları hakikatlerden. Çatı diplerinde kılıca dönüşür
damlaları. Düşerler bir bir zemine, yüreklere düşercesine.
Her şeyin geçici olduğunu haykırırlar ve
erirler yeni umutları yeşertmek için. Süzülürler toprağın koynuna yeniden
yükselmek için bulutlara. Sevgiyle girerler hayatımıza. Örterler birçok
kirleri. Temizlerler ve bahara hazırlarlar yeryüzünü yeniden.
Aslında beyaz bahardır kışlar ve kanatlarında
yeni umutları taşıyan kristal kelebekleridir kar taneleri.
Kamil Çakır