16 Aralık 2014 Salı

VAKIF MEDENİYETİ-Kamil ÇAKIR-

    
 Kâinatta her şey fani olup yalnız Cenab-ı Allah (c.c.) bakidir. Mutlak hakim de O’dur. Mülk O’nundur. O’nu seven, yarattıklarını da sever. Hayatı kıymetli kılan bu sevgidir. Bu da maldan sevgiye, pek çok şeyde fedakârlık gerektirir.
      Toplumlar hayat tarzlarını inançları üzere kurarlar. Şefkat, muhabbet, hürmet ve edep üzere kurulu dinimiz İslam, sadece insanlara değil, hayvanlara da bitkilere de merhameti emreder. Bu temel üzere bina edilen bir anlayıştır dünyada en kapsamlı bir medeniyeti inşa eden anlayış.
     “İnsan ölünce üç şeyden başka ameli sona erer. Devam eden sadaka(sadaka-i cariye), faydalanılan ilim ve kendisine dua eden hayırlı evlat” hadis-i şerifindeki sadaka-i cariye İslam Dininin vakfa verdiği önemi anlatmaktadır. Kabe’nin inşası ile başlamıştır vakıf medeniyeti, İslamiyet ile gelişmiş ve Osmanlı döneminde zirveye çıkmıştır.
     Vakıflar, yüz yıllar boyunca tüm canlılar için hayatı yaşanır hale getirmiş, içtimai nizamın korunmasına katkıda bulunmuş, fertler arasında, yardımlaşma ve dayanışma yolu ile karşılıklı sevgi bağının kurulmasına, başka bir ifade ile insanlığın dünyevi ve uhrevi saadetini kazanmasına vesile olmuştur.
     “Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça iyiliğe asla erişemezsiniz.” (Ali İmran 92) ilahi emri vakıf anlayışının temelini oluşturur. Peygamber Efendimizin Medine’deki yedi ayrı hurmalığını ve daha sonra Fedek ve Hayber hurmalıklarından hissesine düşen kısmını, Ebu Talha’nın “Beyraka” adlı çok sevdiği bahçesini, Hz. Ömer’in Hayber ganimetinden hissesine düşen “Semğ” adlı arazisini, Hz. Ali’nin Yenbu’daki  arazi ve çeşmesini, Hz. Osman’ın Rûne deki kuyusunu Allah için halkın hizmetine vakfetmesi bunun ilk örnekleridir.
     Vakfetmek peygamber sünneti, sahabi ahlakı, mürşitlerin hayat tarzı, kamil insanın olmazsa olmazı prensibidir. Ensar’ın muhacire muamelesidir vakıf. Paylaşmak ve bölüşmek, elindekini Allah (c.c.) rızası için dağıtmak, diğerini kendi nefsine tercih etmektir vakıf. Çünkü bu anlayış inancın kaynağından gelmektedir.
     Maveraünnehir’den Viyana’ya, Cezayir’den Kırım’a, mazlumun yanında olan bir anlayışla adaleti tesis eden ceddimiz, aynı zamanda din, dil, ırk ve cinsiyet ayırmaksızın insanlığa hizmet adına hanlar, hamamlar, konaklar, kervansaraylar inşa ediyor, düşmüşün elinden tutuyor, açları doyuruyor, hastalar için şifahaneler kuruyor, köprüler ve yollar inşa ediyor, susuzluğu giderecek çeşmeler yaptırıyordu. Üç kıtaya yayılan abidevi eserler vakıf anlayışının bir sonucudur. Osmanlı’da vakıf duyarlılığı o kadar zirveleşmişti ki gerçek sayısı bir tarafa, tespit edilen vakıf sayısı 26000 civarındadır. Hizmetçilerin kırdıkları eşyalardan dolayı mağdur olmasınlar diye zararlarını tazmin edecek vakıflardan, kervansaraylarda yolcuların üç gün misafir edileceği ücretsiz vakıflara, evlenecek kızlara çeyiz temin eden vakıflardan, çocukların koşup oynayacağı bayram ve mesire yeri temin eden vakıflara, Gazilere at yetiştiren vakıflardan, borçtan hapse girenlerin borcunu ödeyecek vakıflara, fakir ve kimsesizlerin cenazelerini kaldıracak vakıflardan, kış aylarında kuşları besleyen vakıflara, hamallara dinlenme taşı yapan vakıflardan, sıcak pide hazırlayan vakıflara kadar binlerce vakıf.
     Bir de kendini, kendi hayatını insanlığın hizmetine vakfeden, sadece mallarını değil, canlarını da feda eden, vakıf eseri olan tekkelerde inkişaf edip, halkı ruhen olgunlaştıran, irşad ve manevi hizmetlerle memleketlere rahmet taşıyan mürşid-i kamiller, feyz ve ruhaniyetleriyle hidayetlere vesile olan kişiler vardır.
     Vakıf; yardım edenle yardım alanı karşılaştırmayan, riya ve mahcubiyeti bitiren bir çalışmadır.
     Vakıf; kardeşlik, birlikte yaşamak, farkındalık, diğergam olmak, kendi dışındaki olaylarla hemhal olmaktır.
     Vakıflar devletin lehine olumlu etkiler sunarlar.
     Vakıflar gelir dağılımındaki dengesizlikleri azaltırlar.
     Vakıflar sosyal patlamaların önünü alırlar.
     Vakıflar ülke ticaretine ve ekonomik hayatın gelişmesine katkıda bulunurlar.
     Vakıflar sanat dallarının gelişmesine hizmet ederler.
     Vakıflar sosyal hayatı şekillendirir ve sosyal bütünleşmeyi sağlarlar.
     İnsanların en hayırlısı insanlara yararlı olandır. Malın en hayırlısı Allah (c.c.) yolunda harcanandır. Vakfın en hayırlısı halkın en çok ihtiyaç duyduğu şeyi karşılayandır anlayışıyla, hızla değişen ve gelişen dünyada, duruşunu, kaygısını ve hedefini kaybetmeden, manevi değerlerine ve milli kültürüne bağlı, asrın müsbet ilimleriyle mücehhez, akademik ve entellektüel birikimi ile hayatı ahlaki temelde şekillendirerek, insanlığa ümit, sevgi ve özgüven aşılayan araştırıcı ve yüksek karakterli öncü nesiller yetiştirmek hedefine ulaşan vakıflarımızın artması temennisiyle…
                              Kamil Çakır
    



Bu yazı daha önce 1 kez okundu.